Şems-i Tebrizi’den Sözler

Şems-i Tebrizi Sözleri Aşıklara yakışan Hüzün ki en çok yakışandır aşıklara. Yandık, yakıldık; ama hüzünden yana asla yakınmadık. Ne de olsa biz mahzun bir Peygamberin ümmeti değil miyiz? Hüzün taze […]

Şems-i Tebrizi Sözleri

Aşıklara yakışan

Hüzün ki en çok yakışandır aşıklara. Yandık, yakıldık; ama hüzünden yana asla yakınmadık. Ne de olsa biz mahzun bir Peygamberin ümmeti değil miyiz? Hüzün taze tutar aşk yarasını, yaramdan da hoşum, yârimden de.

Sevmek ve Sevilmek

Küsmek ve darılmak için bahaneler aramak yerine, sevmek ve sevilmek için çareler arayın. (Mevlana ve Şems)

İnsan ol

Hayata tepeden bakarsan, insanların sadece tepesini görürsün. Hayata daima insanlarla aynı mesafeden bak; o zaman insanların hem yüzünü, hem kalbini görürsün. Mühim olan yükseklere çıkıp, hayata tepeden bakmak değildir; mühim olan ne kadar yükselsen de, her şeye eşit mesafeden bakabilmektir. Hayatta her şey olabilirsin, fakat mühim olan hayatın içinde “İnsan” olabilmektir.

Sabır

Sabırsızsın, oysa bütün mahlukat sabrın ipliğiyle birbirine bağlıdır. Dünya sabırla döner. Çünkü Güneşin de, Ay’ın da, zamana ihtiyacı vardır. Sabırlı ol. Büyük sırlara ermek için, sabır denizinde yüzmeyi öğrenmelisin. Çünkü sırlar, sabır denizinin dibinde saklıdır. Uyum güzelliktir, uyum, suyun özelliğidir. Su sabrın simgesi, istiridyenin yurdudur. Su olmasaydı inci de olmazdı. Sabırlı ol ki, istiridye gibi inciler yapasın.

Sabretmek öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah aşıkları, sabrı gülbeşeker gibi, tatlı tatlı emer ve hazmeder. Ve bilirler ki, gökteki Ay’ın, hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.

 

Aşık olmakla “sevmek” arasındaki fark:

Aşık olmakla sevmek arasındaki fark’ı sormuşlar, cevaplamış Şems: Senin baktığına herkes bakar, ama senin onda görebildiğini herkes göremez. Herkes aşık olabilir, ama hiçkimse senin gibi sevemez. Tek fark sensin, seni özel kılan sevdiğin değil, sevgindir.

Çantada Keklik

Anladım ki, insanlar susanı korkak, görmezden geleni aptal, affetmeyi bileni çantada keklik sanıyorlar. Oysa ki; biz istediğimiz kadar, onlar hayatımızdalar, göz yumduğumuz kadar dürüstler ve sustuğumuz kadar insanlardır.

Aşk geceydi, sen gün

Sen sevişmedeydin Ay’la, ben’se gece’den olma, güneş’den doğma. Soğukluğuydun sen aşk’ın, ben yakan nar’ı sevdanın, dönüp duruyorduk bir yelkovan etrafında. Zaman günahlarını örterdi senin, ben çırılçıplak duruyorken ortada. Aşk geceydi, sen gün. (Mevlana ve Şems)

Yüreğini bir yokla

Mürşid mi arıyorsun? Etrafındaki ette kemikte arama, yüreğini bir yokla hele, ıssız mı, sessiz mi haykırışları. İşte ben soluğun olacağım, ta içinin içinden seni çıkartacağım Celaleddin. Oyalandın, oyaladı gölgeler seni. Gel gör bendeki senleşen seni. Ben senelerdir sendeydim de, haberin yoktu.

Başka çare yok!

Şems-i Tebrizi hazretleri, bir gün dostlarına şöyle bir nasihatta bulundu: “Ahireti terk edip, dünyaya talib olup, muhabbet edenlere, mal kazanıp zengin olmaktan başka çare yoktur. Ahirete talib olan kimselere de, ölmeden önce ibadet yaparak, din-i İslâma hizmet ederek, gayretle çalışmaktan başka çare yoktur.
Allahü tealânın talibi olan kimselere, o’na kavuşmak arzusu içinde olanlara, mihnet, meşakkat, dert ve belâlara katlanmaktan başka çare yoktur. İlmi taleb edenlere, yani Alim olmak isteyenlere, herkesin gözünde hakir olmak ve yalnız, kimsesiz, garip kalmaktan başka çare yoktur. Çünkü, kim ilim öğrenmek arzusunda olursa, onun üzüntüsü çok olur, onu rencide ederler. Huzura kavuşması için her türlü derde, belaya sabretmesi lazımdır.
Her kim kendini üstün görürse, onun sonu zillete düşmektir. Hesapsız sonunu düşünmeden malını sarfedenler, fakir olurlar. Her kim fakirliğe sabreder, kanaatkâr olursa, sonunda zenginliğe ulaşır.

Senin için neyin daha iyi olacağını bilemezsin

Sen darda olduğun vakitlerde, sana bahşedilmiş olanlarla elinden geleni yaparsın, en güzel çareleri düşünürsün, uygularsın. Fakat yine bir şeyler olmuyorsa, kendini yerden yere vurman iyi bir durum değildir. Direnmekle, kendi iç huzurunu bozarsın. Sabırla uygula sana verilmiş olanları, o anki imkanlarınla. Teslim ol demek, elin kolun bağlı otur demek değildir, sadece her imkanlarını denediğin halde olmuyorsa, onda senin için belki daha değişik güzellikler olacaktır, veya senin için hayırlısı neyse o olacaktır. Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. Düzenim bozulur, hayatımın alt üst olur diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altı’nın üstü’nden daha iyi olmayacağını?

Bir şey yap

Bir şey yap, güzel olsun. Çok mu zor? O vakit güzel bir şey söyle. Dilin mi dönmüyor? Güzel bir şey gör, veya, güzel bir şey yaz. Beceremez misin? Öyleyse güzel bir şeye başla, ama hep güzel olsun. Çünkü “her insan ölecek yaşta”, geç kalmayasın.

Hakk’a yaklaşmak

Hakk’a yakınlaşabilmek için kadife gibi bir kalbe sahip olmalı. Her insan şu veya bu şekilde yumuşamayı öğrenir. Kimi bir kaza geçirir, kimi ölümcül bir hastalık, kimi ayrılık acısı çeker, kimi maddi kayıp. Hepimiz kalpteki katılıkları çözmeye fırsat veren badireler atlatırız. Ama kimimiz bundaki hikmeti anlar ve yumuşar, kimimiz ise, ne yazık ki daha da sertleşerek çıkar.

Âşık olanlar kavuşmak ister

Şems-i Tebrîzî hazretleri her nerede bir cenâze görse; “Âh bu cenazenin yerinde ben olsaydım. Onun yerine beni defnetselerdi” derdi. Bunu işitenler; “niçin böyle söylüyorsun?”.. dediklerinde, onlara; “Aşık olanlar maşuklarına bir an önce kavuşmak isterler. Maksatlarına en kısa zamanda ulaşmaları makbul değil midir?” diye cevap verirdi.

Kendini ayrıcalıklı sayma

Hiç bir konuda emin olma, kendini ayrıcaklı sayma. Konumuna, mevkine, ismine veya şöhretine güvenme. Şu hayatta tüm zahiri kisveler sabun köpüğünden ibarettir. Köpükler nazlı nazlı yükselir ve pat diye son bulurlar. Her zaman başkalarından öğrenmeye açık ol. En iyi bildiğin konularda bile, köşeli düşünme, büyük konuşma. Cümlenin sonuna nokta değil, ünlem değil, virgül, yahut üç nokta koy, açık bir kapı bırak daima. Ne kadar bilsen de, hiçbir zaman yeterince bilemeyeceğini unutma, Tevazudan şaşma, ancak o zaman kurtulabilirsin bilginin cehaletinden! (Hz. Mevlana)

İki şeyin birisi

Her kimsenin, kendisinde bulunan iki şeyin birisini öldürüp, birisini diri tutmaya çalışması lâzımdır. Öldürmesi icab eden şey nefsidir. Çünkü nefsi öldürmedikçe, rahata ermek düşünülemez. Diri tutması lâzım gelen şey de, gönüldür. Çünkü gönlü ölü olanların mesud ve bahtiyar olması düşünülemez.”

Affet

Sana affedilemeyecek kadar büyük hata yapan birine, akıl sınırlarının bittiği yerden başlayacak ceza vermek istiyorsan, bütün samimiyetinle affet. Hissedilen her şeyi arşivleyen kader, kendisiyle en iyi biçimde ilgilenecektir.

 

Az konuşup, çok dinlemek

Şemsi Tebrizi

Eğer çok konuşmak faydalı olsaydı, iki ağzın ve bir kulağın olurdu. Onun için az konuşup, çok dinlemek daha faydalı. Eğer susarsan, konuşman daha aydınlık olur. Zira sükutta hem sessizliğin ışığı, hem de konuşmanın faydası gizlidir.

Sığ suları, en hafif rüzgarlar bile coşturabilir,  derin denizleri ise ancak derin sevdalar coşturur. Anladım ki, derin ve esrarengiz olan her şey susar. Anladım ki susan her şey, derin ve heybetlidir.

Sessizlik en güzel sestir duyabilen için. Biraz da sessizliğim konuşsun, Harfsiz bir dil bulalım içimizde, yalnız ikimizin anladığı bir hüzün olsun içinde. Sus gönlüm, çok dile getirme. Sen dile getirdikçe, gönlün daha da coşuyor, daha meraklanıyor ve beklemek daha da zorlaşıyor.

Sus gönlüm, çok laf etme. Az söyle ki, işimiz olgunlaşsın, az söyle ki, Hak’ka karşı yanlış kelam çıkmasın.

Sus gönlüm, bir elif miktarı sus. Az kaldı bahara, dayan gönlüm. Denizin içinde meydana gelen, görünmeyen dalgalar gibi yüreğini biliyorum. Beklemekten başka çare olsaydı, seni durdurmazdım, inan bana ama yok başka çare. Unutma ki, ilaç bile beklemeden tesir etmez, çiçek bile vakti gelmeden önce açmaz.

Sus gönlüm, bu kışın bahara dönünceye kadar. Bu gece, gündüz oluncaya kadar. Uzak yollar, yakınlaşıncaya kadar. Bu sıkıntının ardından, ferahlık gelinceye kadar. Ve yüzümüz vuslat gözyaşlarıyla ıslanıncaya kadar sus.

Sus gönlüm, seni senden daha iyi bilen Rabbinin hükmü vuk’u buluncaya kadar. Senin nasibin sana ulaşıncaya kadar, ulaşmayanlarınsa senin nasibin olmadığını anlayana kadar sus.

Sus gönlüm, onun geleceğini görünceye kadar. Acının bala dönüştüğünü farkedinceye kadar. Onun gönlünün senin gönlüne muhabbet düğümüyle bağlandığını görünceye kadar.

Sus gönlüm, sebepler var edilinceye kadar, bahaneler oluşuncaya, birbirimizin nasibi oluncaya kadar. Sus gönlüm, bütün bu susmalarına karşılık, her şeyin hayırlısının olacağına inanarak.

Sus gönlüm. Her susuşun bir cevap olsun. Her susuşun, sabrın olsun. Her susuşun, dua’n olsun, içten yakarışının adı olsun. Bekleyişinin, umut edişinin, inancının, sevdiğinin vurgusu olsun, susuşun.

Tuz basıp yaralarıma, ne kadar susulacaksa o kadar sustum. Bir çığlık kanıyor en derininde yüreğimin. Açmadım kimselere yüreğimi hançeri sadece kendime sapladım ve sustum.

Susmak; kimi zaman ateşe su, kimi zaman da ateşe rüzgar olmuştur!

Dost acı söylemez

Diyorlarki, dost acı söyler. Acıyı söyleyene dost denilmez ki, seni sevmeyen acı söyler. Dostun sana söyleyeceği acı dahi olsa, senin canını acıtmayacak şekilde tatlı dille söyler.

Aşka nankörlük

Önce sevgiyi anlayalım. Allah bir insanı senin elinle ayağa kaldıracaksa, sen nasıl elini uzatmazsın? Allah seni insanlara sevdirmek istiyor, Allah senin dağılmış parçalarını topluyor, Aşka nankörlük etme.

Hekim eline verdiler

Bu nicelik ve nitelik dünyasının ucunda, dertli sesiyle konuşan bir adam durmakta. Gözü kartallarınkinden bile daha keskin, yüzü şahid’idir, gönül ateşinin, iç ateşinin yakıcılığı artıyor her zaman. Arzuyla dolu bir ruhtan, yanan bir avuç topraktı. Aşk ve sarhoşluktan nasipsiz bilginler, tedavi için nabzını hekim eline verdiler.

Temenniler yalana sıvanmış

Giderken kendimi sende bırakmayı diliyordum, gördüm ki, sana hiç gelmemişim. Anladım ki, iyi niyetlerle dolu temenniler yalana sıvanmış teşekkürlerde boğuluyormuş. Merhabanın boynunu bükene, elveda demek zulümmüş.

Gerçek Dost

Hakiki dost Allah gibi mahrem olmalıdır. Dostun çirkinliklerine, hoşa gitmeyen hallerine tahammül etmeli, hatasından incinmemelidir. Dosttan yüz çevirmemelidir, dosta itiraz etmemelidir. Nitekim rahmeti bol olan Allah kullarının ayıplarından, günahlarından, noksanlarından dolayı onlardan yüz çevirmez. Tam bir inayet ve şefkatle, onlara rızkını verir. İşte garazsız, ivazsız dostluk budur.

Dost ile düşmanı ayırmak yolunu bilseydin, hayatı iki kere yaşamış olurdun. Dost görünen düşmanlar çoktur. Sana dert ortağı olacak dost yaraşır.

Hiç gereği yokken..

Hiç gereği yokken, hayatına giren insanlar,
Hiç gereği yokken, karşına çıkarlar.
Hiç gereği yokken, gününü haftanı ayını belkide yıllarını alırlar,
Hiç gereği yokken, gece-gündüz aklından geçen her düşünceye bulaşırlar,
Hiç gereği yokken, seni istemediğin kadar mutlu ederler,
Sonra, hiç gereği yokken, hayatından çıkıp giderler. Anladımki meğer gerçek dost aşk Mevlaymış, ne beni unuttu, nede bıraktı.

Başköşe

Bir gün bir sohbet meclisine Şems-i Tebrizi Hazretlerini de davet ederler. Kapıdan içeri girip, hemen eşiğin yanında boş bulduğu bir yere oturur. Sohbet meclisinde bulunanlar: “Efendim, lütfen şöyle buyurunuz” diyerek, ısrarla başköşeye almak isterler. Şems Hazretleri: “Eğer, adam adamsa, eşiği de başköşe yapar. Eğer adam adam değilse, başköşeyi de eşik yapar” demiştir.

Canımda saklıyorum..

Bırakmıyorum ki, gönülde düşünce olasın, istemiyorum ki, gözlerde değersiz kalasın, seni canımda saklıyorum, gözümde gönlümde değil. Tâki son nefesime kadar bana yar olasın.

Sabırlı ol

Okşaya okşaya şeker kamışından nöbet şekeri yaparlar, ipek böceğinden zamanla atlas yaparlar. Yaptığın işi yavaş yavaş yap, biraz sabırlı ol, üzüm koruğundan bir gün gelir helva pişirirler. Ey seher yeli, bir semtten haberin var mı? Bir ay yüzlünün yanağından ne haber getirdin? Çalıp çağırdığın, hay huy ettiğin günler var mı? Ey rüzgâr, daha yavaş es, çünkü güzel kokuyorsun.

Yolunda canımı feda ettim

Ey sevgili bak bir kere can’dan pek az bir şey kaldı, bugün biraz daha derdimi çek. Ancak bir şafak vakti kaldı. Güzel yanağının renginden gül fidanı gibi boyundan, sanki gül ter içinde kaldı. Ay da sıkıntı içinde. Artık altınım gümüşüm kalmadı, bizden ne götürebilirsin? Aşkımdan hatıra, ancak kapında bir altın tabak kaldı. Gönlümü dava ettin ama, yolunda canımı da feda ettim. Bundan daha büyük söz olur mu? Üzerimizde bir hakkın kaldı. Şu bir kaç gün de bari bizim zahmetimizi çek. Çünkü ömrümüzün defterinden tek bir yaprak kaldı.

Mecnun’un gözüyle bak

Bana mecnun’un gözüyle bak; sevgiliye, seven gözlerle bakmalı. “Allah onları sever”, buyurulmuştur. Fakat buradaki eksiklik, onların Allah’a sevgi gözleriyle bakmamış olmalarındandır. Onlar, Allah’a bilgi yönünden bakarlar, irfan ve felsefe yönünden bakarlar, ama sevgi yönünden bakmak başka bir iştir.

Hakiki aşk

Her hakiki aşk, umulmadık dönüşümlere yol açar. Aşk bir milad demektir, şayet aşktan önce ve aşktan sonra aynı insan olarak kalmışsak, yeterince sevmemişiz demektir. Birini seviyorsan, onun için yapabileceğin en anlamlı şey değişmektir.

Aşkıyla ölmek

Aşktan mutluluk, güvenlik beklerler, halbuki aşk son zerresine kadar kendini vermektir, ruhundaki son zerreye kadar sevdiğin olmak istemektir, onun içinde eriyecek kadar sevmek, kendinden kopmak demektir. İşte ben aşk derken böyle bir aşktan bahsediyorum, ölmekten bahsediyorum. Var mı o’nun aşkıyla ölmeye cesareti olan?

Arıyorum ey Aşk

Dönüp duruyorum ey Aşk, durup dolaşıyorum.
Arıyorum, arıyorum.
İçimde ki uzağı arıyorum ey Aşk.
Uzakta ki yakını, yakınımda ki Aşkı.

İçimde ki içimi arıyorum ey Aşk.
İçimde aradığım yakın Sensin. Aradığım Sen.
Sende ki beni, bende ki seni arıyorum.

Ne bende, ne sende, hem sende, hem bende olanı arıyorum;
Bir teslimiyet, bir huzur, bir kabul ediş,
Bir kurban oluş, bir yok oluş.

Evet arıyorum ey Aşk. Aşkta yanış, Aşkta dönüş,
Aşkta duyuş, Aşkta hissediş, Aşkta sönüş.

Arıyorum içimde ki yakınlığı, yakınlıkta ki içimi, içimde ki seni.
Dönüp dolaşıyorum ey Aşk, dolaşıp duruyorum.

İçimde bir yangın var ey Aşk, gönlümde Ateş.
Gözümde yaş, gönlüm yangın, gözüm nehir.

Arıyorum ey Aşk. İçimde ki yangında, ateşte yanmayan ibrahim’i arıyorum.
Ararken, göz çağlayanın eteklerinde ıslanıyorum.
Ne o yangın, ne de o gözyaşı, temizliyor gönül evimi!

Saçma ey göz gönlümde ki odlara su”. Arıyorum ey Aşk.

AŞK’ın daim olsun

Anladım ki gönül çuvalımdaki kelimeler sana yetmez. Oysa gönlüm güzel olmazsa, bahçemde bir gül dahi bitmez, Ey Sevgili, senin “Aşkın” daim olsun. Benim yaram olsa da fark etmez.

Hakikati göremiyorsun

Eğer hala “kızıyorsan”, kendin ile olan kavgan bitmemiş demektir.
Eğer hala “kırılıyorsan”, gönül evinin tuğlaları pekişmemiş demektir.
Eğer hala “kınıyorsan”, düşüncelerin yeterince berraklaşmamış demektir. Eğer hala “karşılıksız sevmiyor” ve sevginde ayrım yapıyorsan, hala akıl ve mantığını kullanıyor, içindeki sevginin boyutlanmasına engel oluyorsun demektir.
Eğer hala “ben” demekten vazgeçmiyorsan, dizginlerin hala nefsinin elinde ve sen bu esarete boyun eğiyorsun demektir.
Eğer hala “şikayet ediyorsan, hakikati göremiyorsun demektir.

Hayat bu

Hayat bu, bir bakarsın, her şey bir anda son bulur,
Hayat bu, son dediğin anda, her şey yeniden can bulur.
Sarı Çizgi

Şems-i Tebrizi – Kısa sözleri (Aforizmalar)

• Kapımıza değil, kalbimize vuran buyursun.

• Aşık odur ki, Allah’tan aldığı aşk emanetini Allah’a verir. Aşk mezhebinde her şey yüce Aşk’a kurbandır.

• Ey aşk, sen öyle bir kişisin ki, dünya tokları, senin vuslatının açlarıdır.

• Kaç aşk eleğinden geçmem lazım, yedi deryayı bir yudumda içmek için?

• Ey aşk, seni senelerce yaban ellerde, hoyrat dillerde aradım. Oysa bendeymişin bilememişim. Oyalanmışım, kalakalmışım.

• İlim üç şeydir: Zikreden dil, şükreden kalp, sabreden beden.

• Ben seni nasıl incitebilirim? Ayağına bir öpücük kondurayım desem, kirpiklerimin dikeni ayağına batar da rahatsız eder diye korkarım.

• İnsanoğlunun edepten nasibi yoksa, insan değildir. İnsan ile hayvan arasını ayıran edeptir.

• Dünyada tek bir Mümin üşüyorsa; Isınma kakkına sahip değilsin.

• Yaşarken anlayamadıkları değerleri, öldükten sonra anlamanın kimseye faydası yok. Sevdiğinizi dirileştirmenin yolu, hayatın tazeliğinde itiraf ve ifade etmektir.

• Sen ol da, ister yar ol, ister yara. Lütfun da başım üstüne, kahrın da.

• Güzel bir gülü, güzel bir geceyi, güzel bir dostu herkes ister. Önemli olan gülü dikeniyle, geceyi gizemiyle, dostu tüm derdiyle sevebilmektir.

• Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek, beyhude bir çabadan ibarettir. Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün. Gerisi zaten kendiliğinden gelir.

• Kalp ruha der ki; ben severim, aşık olurum ama, acısını nedense hep sen çekersin. Ruh da cevap verir; sen yeterki sev.

• Çok üşüyorum dedim, dur üstüme birşey alıp geleyim, dedi. Nasıl yani, üşüyen benim ama, dedim. Tamam işte, içimdesin ya, dedi ve ısındım.

• Yaşarım mutlu olurum, yaşarım mutlu ederim, tabiki mutsuzda olurum; ama yaşadığım sürece umutsuz, şükürsüz olmam. Aldatmaya çalışanlar, aldanırlar, güvenim kaybedilir hep, ama ben hep kazanırım.

• Dürüstlük bir şehirdir, ben de o şehrin sultanıyım, onda kendim yaşayayım, kendim öleyim, kendim korunayım.

• Gel bakalım, ateşle nasıl oynanır göstereyim. Gör bakalım ateş mi seni yakar, sen mi ateşi?

• Heyhat! Mum gibi erimiyorsa insan, “Yanıyorum” dememeli; yanmaktan korkuyorsa kişi “Aşk kapısı”ndan girmemeli. Ya “kor yürekli” olmalı insan, ya da kor barındıracak “yürekli”.

• Sevdiğini mertçe seven kişi, pervane gibi özler ateşi. Sevip de yanmaktan korkanın, masal anlatmaktır bütün işi.

• Kalp midir insana sev diyen, yoksa yalnızlık mıdır, körükleyen? Sahi nedir sevmek? Bir muma ateş olmak mı, yoksa yanan ateşe dokunmak mı?

• Elâlem şarap içer sarhoş olur, biz aşk ehliyiz, içmeden sarhoş olmuşuz.

• Bazısı gelirken, bazısı da giderken gönül açıklığı verir. Dikkat et ve iyi bak ki, sendeki bu gönül açıklığı giderken mi, yoksa gelirken mi beliriyor?

• Güvendiğiniz dağlara karlar yağdığında, en güzel çare, dağ ile kar’ı başbaşa bırakmaktır. Gün gelip karlar eridiğinde; dağ yolunuzu gözleyince, en güzel cevap, başka bir dağdan selam yollamaktır.

• Söylediklerimin hepsinden vazgeçtim, pişman oldum. Çünkü ne sözde manâ, nede manâda söz kaldı.

• Ne diye böbürlenip büyükleniyorsun? Doğumun bir damla su, ölümün bir avuç toprak değil mi?

• Bir kişi, Allah’tan başka kimseye ihtiyacı olmadığına inanırsa, Allah onu başkasına muhtaç etmez.

• Muzikinin ritminde bir sır saklıdır, eğer onu ifşa etseydim, dünya alt üst olurdu.

• Her yolun bir adabı vardır. Allahı sevmenin de bir adabı vardır. Derviş sadece gönlü geniş ve ruhu gezgin bir sufi demek değildir.

• Dürüstlük bir şehirdir, ben de o şehrin sultanıyım, onda kendim yaşayayım, kendim öleyim, kendim korunayım.

• Uzun yollardan geldim, sana geldim. Yoruldum, duruldum, bir nehir bunca sene yatağını mı arar? Aradım, aktım. Aç sadrını sana geldim, beklediğin bendim, aradığım sendin.

• Aşk: “Her şeyi senin için var ettim.” diyen Rabb’e; “Her şeyi senin için terk ettim” diyebilmektir.

• Eğer Allah seni bana yazmışsa, benden kaçışın yok. Lakin kader seni benden almışsa, ağlamaya lüzum yok.

• Alimken, arif oldun, peki aşık olmaya namzet misin?

• Hak yolunda ilerlemek yürek işidir, akıl işi değil. Kılavuzun daima yüreğin olsun, omzun üstündeki kafan değil.

• Nefsini bilenlerden ol, silenlerden değil.

• Şükret, .. istediğini elde edince, şükretmek kolaydır. Sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir.

• Ya tam açacaksın yüreğini, ya da hiç yeltenmeyeceksin. Gerisi yoktur aşkın. Ya siyahı, ya beyazı seçeceksin.

• Bil ki, güneşe bakmaya cesareti olmayan, gölgede kalmaya, gölgeyi ışık sanmaya mahkûmdur.

• Bazen arkasına dönüp, bakması gerekir insanın, nereden geldiğini unutmaması için.

• Şeytanda, insandaki özelliklerin birisi hariç, hepsi vardır. Şeytanda eksik olan tek nimet Aşk. Şeytanın insanı çekememesi aşksızlığındandır.

• Allah senin kapından aşk sarayına bir insan alacaksa, o insana sen nasıl “ben seni sevmiyorum” dersin?

• Sende o var bu var, falan dedi var, falan anlattı var, peki sende senden ne var Mevlana?

• Ey Celaleddin, talipsen yüreğime, yalnızlığını adayacaksın bana.

• Ey gönül, şimdi sorarım sana hangi Aşk daha büyüktür? Anlatılarak dile düşen mi, anlatılmayıp yürek deşen mi?

• Her şey insanoğluna feda iken, insanoğlu ise kendine cefa olmuştur.

• Gençliğimde aradığımı yaşlılığımda buldum, neylersin. Ya ben erken geldim, ya sen geç kaldın vuslata, neylersin kader?

• Dostluk,.. yaprağı ile, dikeni ile gül olmaktır.

• Sözler hakikat değildir, ağızdan çıkan seslerdir. Hakikati öğrenmek için söze değil yaşamaya ihtiyaç vardır.

• Bir an bekle, arkana dön ve unuttuklarını anımsa. Kaybettiysen ara, kırdıysan af dile, kırıldıysan affet, çünkü hayat çok kısa.

• Eğer çok konuşmak faydalı olsaydı, Allah iki ağız, bir kulak verirdi. Onun için, çok dinleyip az konuşmak gerek.

• İnsanlar maşuk aramıyor, bencil duygularına köle arıyor. Köle buluyor ama aşkı bulamıyor.

• Eğer susarsan, konuşman daha aydınlık olur. Çünkü sükutta, hem sessizliğin ışığı, hem de konuşmanın faydası gizlidir.

• Bana göre aşık öyle olmalı ki, şöyle bir kalkınca, her tarafı ateşler sarsın, her tarafta kıyametler kopsun.

• Kadın; bilene “nefes”, bilmeyene “nefs”tir.

• Gönlüm o köpeğin (nefs’in) yüzünden bir aydınlığa eremedi. Hep onu şöyle idare et, böyle yaşat ki, kimse vurup inciltmesin kaygısı ile oyalandım.

• Elimde olsa cenneti ateşe verir, cehennemi de bir kova suyla söndürürüm ki geriye Aşk baki kalsın.

• O bir arslan gibi savaşa atılsın, onun timsah gibi bir kalbi olsun. O yeryüzünde kendisinden başka kimseyi bırakmasın, hatta kendisiyle bile savaşa girsin.

• Gökleri bir mendil gibi dürüp avucuna almalı. Sonsuz zevalsiz çerağı, bir kandil gibi gök kubbesine asmalı.

• Her insan için bir Aşık olma zamanı vardır, bir de ölme zamanı.

• Sen nasıl bir pınarsın Mevlana’m, içtikçe daha çok susadığım.

• Ebe bilir ki, sancı çekilmeden doğum olmaz, ana rahminden bebeğe yol açılmaz. Senden yepyeni, taptaze bir sen zuhur edebilmesi için, zorluklara, sancılara, hazır olman gerekir.

• İşimiz Allah’a kalmış ise, olmuş bil.

• Şu hayatta tek başına inzivada kalarak, sadece kendi sesinin yankısını duyarak, hakikati keşfedemezsin. Kendini ancak bir başka insanın aynasında tam olarak görebilirsin.

• Şaşarım seven insan nasıl uyur? Aşıka her türlü uyku haramdır.

• Kainat tek vücut, tek varlıktır. Herkes ve herşey görünmez iplerle birbirine bağlıdır. Sakın kimsenin ahını alma; bir başkasının, hele hele senden zayıf olanın canını yakma. Unutma ki, dünyanın öte ucunda tek bir insanın kederi, tüm insanlığı mutsuz edebilir. Ve bir kişinin saadeti, herkesin yüzünü güldürebilir.

• Bazen uzaklaşmak gerekir, yakınlaşmak için, bazen hatırlamak gerekir, hatırlanmak için, bazen ağlamak gerekir, açılmak için, bazen anmak gerekir, anılmak için, bazen de susmak gerekir, duymak için.

• Cehennem gibi olmalı, cehennemi bile yakıp yandıracak bir gönül istemeli ki, o gönlün önüne iki yüz deniz çıksa, hepsini de yaksın, yandırsın. Onun tek bir dalgası bilindik denizlere taş çıkartsın.

• Sen teninle hayvan, ruhunla meleksin. Bunun için hem toprağa, hem feleğe gidersin.

• Bir gül kadar güzel ol ama, dikeni kadar zalim olma. Birine öyle bir söz söyle ki, ya yaşat ya da öldür, ama asla yaralı bırakma.

• Ey İnsan kaf dağı kadar yüksekte olsanda, kefene sığacak kadar küçüksün. Unutma, herşeyin bir hesabı var, üzdüğün kadar üzülürsün.

• Hüzün taze tutar aşk yarasını. Yaramdan da hoşum, yarimden de.

• Hak yolunda ilerlemek yürek işidir, akıl işi değil.

• Gamzelendi gönül yine, devası ah’dır, gönlü mahzun olanın dostu ‘Allah’dır!

• Allah’ın sırrı sensin, kalbine yolculuk et.

• Otunu, suyunu bilmediğin gönüllerde koyun gütme, yoksa, kaçırcağın keçilere çobanlık yapamazsın.

• Herşey insan oğluna feda iken, insanoğlu kendine cefa olmuştur.

About Burak